7 Ekim 2015 Çarşamba

Ne farklı çiçekler tanıyorum
Ne de farklı öten kuşları biliyorum
Ben sadece adımı biliyorum
BUKA 
Çoğu zaman da adımın baş harfinden kelebek çiziyorum 
İkinci harfinden ufuklara doğru yol alıyorum
Üçüncü harfinden kadere boyun eğiyorum
Son harfini atlayıp geçiyorum
Fazla olan ne varsa , eksiklere tamamlıyorum
Biz demeyi öğrenemediğim için
Şimdilik en kibirlisinden ''ben'' olarak kalıyorum
Tok kalbim var bunu da biliyorum
Başka sevgi aramıyorum
Adım BUKA
Doğmamış bir bebek kadar yalnızım
Saklı köşelerin kadınıyım
Adım BUKA
Aşağılık bir adama yenik düştüm
En aciz suçlulardan biriyim
Ne gidebileceğim ne de sevebileceğim kan pıhtısı gönüller
Ne de tutulabilen rezil rüsva ayaz eller
Beklentisi dibe vurmuş kadınım
Adım BUKA

2 Ekim 2015 Cuma

Martılar çığlıklarını göklere ulaştırmadan daha, Beyaz frezya güzel kokusuyla umut dağıtıyor sağa sola. Şehrin bir başka ucunda buğday tarlası renginde tenin, Gözlerin sevdiğim renklerin karışımında, Hiç değişmeyen yalnızlığın geliyor aklıma o anda. Küçük bir tebessümüne armağan ediliyor tüm mutluluklar, Sen hala aynı deniz kenarında sönmüş bir deniz fenerine el sallıyorsun Ve saçların hala hırçın çocukları andırıyor, Gökyüzü karanlığa hasret olduğu bir ağustos ayında, Bir çoban yıldızı dudaklarında parıldıyor. Sen ise hiç değiştirmediğin parfüm kokusuyla, Yabancı bir ten'e merhaba diyorsun...